Fatih Yıldırım

Tarih: 29.07.2025 12:08

İnegöl'ün Gerçek Problemi: İnsanlarıyla Barışık Olmaması

Facebook Twitter Linked-in

Bir kentin gelişimi yalnızca fiziksel altyapı veya ekonomik faaliyetlerle ölçülemez. Asıl önemli olan, o şehrin insanlarının şehirleriyle kurdukları bağ ve geleceğe yönelik ortak umutlarıdır. Bugün İnegöl’ün gerçek sorunu da tam olarak buradadır: Şehir markalaşmasının ötesinde, kentle sakinleri arasında güçlü bir bağınkurulamamış olması.İnegöl’de düzenlenen "Kültür ve Sanat Festivali" adı altında gerçekleştirilen etkinlikler, yalnızca Kafkas ve Balkan ülkelerinden gelen dans gösterileri ve yerel kültürel derneklerin standart etkinlikleriyle sınırlı kalıyor. Bu tür etkinlikler elbette değerlidir ancak şehir sakinlerinin şehirleriyle bağlarını güçlendirmeye yönelik derinlikli bir etki yaratamamaktadır.


Üstelik İnegöl’ün sanayi üretiminin güçlü olması, şehir ekonomisine arzu edilen katkıyı sağlayamıyor. Çünkü şehrin sanayicileri burada kazanıyor, ancak burada harcamıyor.  Bu ekonomik döngü, şehrin sosyal ve kültürel gelişimini ciddi şekilde engelliyor. Üçte biri gençlerden (0–24 yaş), yarısı çalışma çağından (25–64 yaş) oluşan 302 bin  kişilik nüfus, İnegöl’ün en kıymetli sermayesi. Ancak her 10 kişiden 7’si sadece ilkokul, ortaokul veya lise mezunu (%73) ve yalnızca yüzde 12’si üniversite diplomasına sahip.  Dahası, her dört haneden üçü C ve D gelir grubunda; ortalama hane geliri ise 53.000₺’de seyrediyor. Bu dengeler, İnegöl’ün insan kaynağını hem nicelik hem de nitelik açısından sürekli olarak eriten bir döngü yaratıyor.


Peki, neden hâlâ standart kültür-sanat etkinlikleriyle yetiniyoruz? 

Şehrin gençleri, teknoloji, girişimcilik ve yaratıcılık mekânlarının eksikliğinden yakınırken; 65 yaş üstükuşağın deneyim ve birikimi sokaklara yansıtılmıyor. Arada, tam da tam orta kuşakta yer alan 5–9 yaş grubu var ki, onların hayal gücünü harekete geçirecek bir gelecek vizyonu sunulmadıkça bu potansiyel boşluğa düşer.


Peki, ne yapılmalı?
Gerçek Katılımcı Kent Kültürü Oluşturmak
İnegöl’ü gerçek bir marka kenti haline getirmek istiyorsak, kent sakinlerinin sadece izleyici olduğu değil; aktif rol aldığı bir kültür deneyimi tasarlamalıyız. Festival demek, sadece sahne ışıkları altında sergilenen dans show’u değil; ustaların, öğrencilerin ortak stantta buluştuğu, projelerini sunduğu, fikir ürettiği bir kitle meclisi olmalı.

Gençlerin Potansiyelini Keşfedecek Mekânlar Yaratmak
Sadece gösteri ve stantlar değil; girişimcilik, teknoloji, sanat ve tasarım alanında gençlerin hayallerini destekleyen kalıcı mekânlar oluşturulmalı. İnegöl'de yaşayan gençler, şehirde gelecek görebilmelidir. Bu tür etkileşimler, yalnızca bilgi transferi değil; kuşaklararası köprü işlevi görecek, İnegöl ruhunu canlandıracak.

Sanayiyle Sosyal Sorumluluk El Ele
Şehrin lokomotifi sanayi kuruluşları, elde ettikleri geliri sadece üretim bandında bırakmamalı. Mikro hibeler ve girişimcilik destek paketleriyle; C–D grubu mahallelerde küçük atölyeler açabilir, gençlere ve kadın girişimcilere ilgilendiği alanda eğitim fırsatları sunabilir. Böylece sanayi de İnegöl’e yatırım yapmış olacak.


Dijital Aidiyet ve Açık Veri
#İnegölBenimŞehrim kampanyasıyla; “İnegöl senin şehrin” diyen değil, “İnegöl benim şehrim” diyen herkesin sesini duyuruyoruz. Kent sakinlerinin fikirlerini, önerilerini ve hayallerini dijital bir veri portalına taşıyacak bir sistem tasarlayın: burada mahalle bazlıihtiyaçlardan büyük kentsel projelere kadar tüm paydaşlar “ortalama İnegöl aklı”na katkıda bulunacak. Şehrin geleceği, birkaç kişinin değil; tam da bu ortak akılda şekillenecek. Böylece her İnegöllü, sadece izleyici değil, kendi şehrinin planlayıcısı ve mimarı olacak.


İnegöl’ü markalaştırmak, aslında bir pazarlama kampanyası yürütmekten çok daha öte. Bu şehir, insanlarına umudun kapılarını aralamayı başardığında; yalnızca üretim bandında değil, hayatın her alanında tercih edilir hale gelecek. Çünkü gerçek marka değeri, şehri tanımlayan beton ve çelik değil; o betonu inşa eden ve o çeliği döven insanın kalbindeki aidiyettir.İnegöl, önce kendi insanıyla barışmalı; onlara burada kalmak, hayal kurmak ve adınıdünyaya duyurmak için alan açmalı. İnsanlarına yatırım yapan şehir, ancak o zaman “marka şehir” olabilir. Ve unutmayın: İnegöl’ü insanlar marka yapar.


Fatih YILDIRIM – Marka İletişim Stratejisti & Dijital Düşünür

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —